Şefkat nedir? Bu soruyu sorduğunuzu duyar gibiyim. Şefkat içinde birçok duyguyu barındıran bir kelime. Zümra Atalay’ın tanımıyla şefkat bizden acıyı fark etmemizi, acı yollarında yürümemizi; kalp kırıklığını, korkuyu, karmaşayı ve ıstırabı paylaşmamızı ister. Şefkat acı çekenlerle feryat etmemiz, yalnız olanlarla yas tutmamız, ağlayanlarla ağlamamız için bizi davet eder. Yani kendi kırılganlığımızı kabul edip bununla birlikte yürüyebilmektir şefkatli olmak. Şefkat tüm insanların isteseler de istemeseler de, yaşamları boyunca kaçınılmaz olarak karşılaşacakları acılara, sıkıntılara, yaşlanmaya, hastalık ve ölüme ya da aklı ve ruhu zayıflatan psikolojik ve duygusal çöküşlerin sardığı ağrılara verilen bir yanıttır. Kelime kökeni olarak com- ve pati- demektir. Yani acıyı fark etmek ve paylaşmaya denir. Bir başka dil grubundan Sanskritçeden kökeni yapmak ve eyleme geçmek olan ‘‘kara’’ dan gelir. En sade olarak acıyı hafifletmek için eylemde bulunmaya verilen addır. Budist felsefesinde ise şefkat, çekilen acı karşısında titreyen kalp olarak tanımlanır. Şefkat temelli terapinin kurucusu Paul Gilbert şefkati insana dair ve geliştirilebilen psikolojik kapasite olarak görür.
Şefkat acıya, kedere ve ıstıraba çok biçimli verilen bir yanıttır. İçinde empatiyi, cömertliği ve kabulü barındırır. Cesaretin, hoşgörünün, sakinliğin ipleri şefkat kumaşının içinde eşit olarak dokunmuştur. Tüm bunların ötesinde, şefkat acının gerçekliğine açık olma kapasitesidir ve bu acıların iyileşmesini istemektir.
Şefkat ilk olarak acıyı kabullenmeyi gerektirir. Acıdan kaçmamızın bir yolu yoktur. Ne kadar kaçarsak kaçalım hayat bir gün bizi acının kollarına bırakır. Acı bizim elimizde olan seçtiğimiz bir şey de olmadığına göre acıyı nasıl göğüslediğimiz önemli olandır. İlk önce acıyı kabul etmemiz gereklidir. Şefkat en çok da acının doğasını anlayabilmektir. Ben bu acının bir parçasıyım, ondan ayrı değilim demektir. Şefkati empati, sempati ve altrurizmden ayıran temel özellik; onun acıyı giderme isteğini, acının kaynağını anlamayla ilgili bilişsel süreci ve şefkatli eylemlerde bulunmakla ilgili davranışsal süreci bir arada barındırıyor olmasıdır.
Acıyı kabul etmek; acıya rağmen değil, acıyla birlikte de devam edebilmektir.
Paul Gilbert’e göre şefkatin üç yönü vardır.
Dalai Lama’nın çok sevdiğim bir sözü vardır. Eğer başkalarının mutlu olmasını istiyorsanız şefkatli olun; eğer siz mutlu olmak istiyorsanız şefkatli olun. Bu kadar basit gözükse de şefkatli olmak bir hayli zor bir sanat. Çünkü bizim kültürümüzde ailemize, arkadaşlarımıza ve komşularımıza karşı nazik olmaya büyük önem verilir. Ancak kendimize karşı nazik olmak aklımıza bile gelmeyebilir. Bir hata yaptığımızda ya da bir şekilde yanıldığımızda, kendi başımızı okşamak ve kendimize sarılmak yerine bir tokat da kendimize atarız. Biz hep güçlü bireylerin kendi acılarına karşı kayıtsız ve sessiz olması gerektiği mesajını aldığımız için öz şefkat kültürel olarak değerli bir yanıt olamadı. Şefkat hakkında daha yazacak çok şey var anlatarak bitmeyen derin bir eylem şefkatli olmak. Kitapta sade ve akıcı bir şekilde şefkat, öz şefkat, ve bilinçli farkındalığa değinilirken okuyucuya kendisinin uygulayabileceği bazı aktiviteler de sunulmuş. Şefkat hakkında okuduğum ve paylaşmaktan mutlu olduğum bir kitap olmuş. Sadece psikoloji öğrencilerine yönelik değil, hepimizin içindeki şefkati harekete geçirecek bir kitap. Sizlere kitabın son kısmındaki ifadeyle veda etmek istiyorum. Umarım keyifle okursunuz!
Şefkat Meditasyonu
Şefkatli olmanı diliyorum.
Yaşadığın acıların ve üzüntülerin hafiflemesini diliyorum.
Kalbinin huzurla dolmasını diliyorum.